-
1 sabaha karşı
пчэдыжьыпэм -
2 eve sabaha karşı gelmek
come home with the milk -
3 karşı
1. adj und subst gegenüberliegend; (die) gegenüberliegende Seite; Gegen- (Partei); gegensätzlich (Meinung);karşı akın Gegenangriff m;karşı öneri Gegenvorschlag m;karşı taraf Gegenseite f; gegenüberliegende Seite;karşı tarafa geçmek die Straße überqueren;karşı yatak TECH Strebepfeiler m2. adv -e karşı çıkmak jemandem entgegengehen; widersprechen D;-e karşı durmak widerstehen D; gegen jemanden auftreten;-e karşı gelmek sich jemandem widersetzen;karşı karşıya einander ( oder sich) gegenüber, Auge in Auge;karşı karşıya gelmek plötzlich einander gegenüberstehen;-e karşı koymak gegen jemanden auftreten;-e karşı olmak gegen jemanden (oder etwas) sein;buna karşıyım ich bin dagegen;karşıdan karşıya von einem Ende zum anderen, quer über …; querdurch; still und leise;-i karşısına almak jemandem nicht beipflichten können;karşısındaki Gesprächspartner m3. postp -e karşı gegen A, gegenüber D; zu D; für A; auf … A hinaus;-in karşısına gegenüber A; auf … A zu;-in karşısında gegenüber D (z.B. dem Haus); fig angesichts G;-in karşısından von … gegenüber;sabaha karşı gegen Morgen;biz bahçeye karşı otururuz wir wohnen auf den Garten hinaus;karşıımızda bir bay oturuyordu uns gegenüber saß ein Herr;ona karşı sempatim var ich habe Sympathie für sie, sie ist mir sympathisch -
4 karşı
про́тив* * *1.противополо́жная сторона́karşıdan bir araba geliyordu — с противополо́жной стороны́ е́хала кака́я-то маши́на
karşıya geçmek — перейти́ на противополо́жную сто́рону
2.karşıda oturuyor — он живёт напро́тив
1) противополо́жныйkarşı mahalle — кварта́л, располо́женный напро́тив
karşı taraf — противополо́жная сторона́
2) несхо́дный, противоре́чащий [друго́му]karşı dava — юр. встре́чный иск
karşı parti — оппозицио́нная па́ртия
karşı takım — спорт. кома́нда-проти́вник
3. -ekarşı teklif — встре́чное предложе́ние, контрпредложе́ние
1) про́тив, напро́тив кого-чего; пе́ред кем-чемparka karşı oturmak — жить напро́тив па́рка
buna karşı — про́тив э́того
gripe karşı ilâç — лека́рство про́тив гри́ппа
2) по отноше́нию к кому-чему, относи́тельно кого-чегоsize karşı söz — а) выска́зывание про́тив вас; б) относи́тельно вас
ona karşı sempatim var — у меня́ к нему́ симпа́тия
3) под, к... ( о времени)akşama karşı — под ве́чер, к ве́черу
tren sabaha karşı istasyona geldi — к утру́ по́езд при́был на ста́нцию
••- karşı durmak
- karşı sına geçmek
- karşı gelmek
- karşı koymak
- karşı olmak
- kim karşı? -
5 karşı
1.karşı dakiler — находя́щиеся напро́тив (чего-л.)
karşıya geçmek — перейти́ (перепра́виться) на другу́ю сто́рону
evin karşısı — то, что нахо́дится напро́тив до́ма
2.противополо́жный; проти́вныйkarşı fırka или karşı parti — оппозицио́нная па́ртия
3.1) послелог а) про́тив, напро́тив; пе́ред; к; б) по отноше́нию (к кому-чему-л.); относи́тельно (кого-чего-л.)akşama karşı — под ве́чер; к ве́черу
düşmana karşı zafer kazanmak — одержа́ть побе́ду над враго́м
sabaha karşı — под у́тро
yüzüne karşı — в лицо́, пря́мо; пря́мо в лицо́
birine karşı söylemek — говори́ть про́тив кого́-ли́бо
- ın karşısına dikilmek — встать (появи́ться) пе́ред кем
-
6 kurtulmak
вырыва́ться изба́виться* * *1) спасти́сьhasta kurtuldu — больно́й был спасён
2) - den освобожда́ться, избавля́ться от кого-чегоat bağından kurtulmuş — ло́шадь освободи́лась от при́вязи
hastalıktan kurtulmak — изба́виться от боле́зни
sinekten kurtulmak — изба́виться от мух
3) рожа́ть, разреши́ться от бре́мениkadın sabaha karşı kurtuldu — же́нщина под у́тро разреши́лась
4) - den выпада́ть, выва́ливатьсяmakinenin vidası kurtulmuş — у маши́ны вы́скочил винт
tabak elimden kurtuldu — таре́лка вы́скользнула у меня́ из рук
-
7 sabah
у́тро (с)* * *1.у́троsabaha doğru / karşı — под у́тро
sabah erkenden — с ра́ннего утра́
2.sabah karanlığı — предрассве́тная мгла
у́тромbu sabah — сего́дня у́тром
dün sabah — вчера́ у́тром
ev işlerini sabah bitirdim — все дома́шние дела́ я зако́нчила у́тром
••- sabahı etmeksabah ola, hayır olsa — погов. у́тро ве́чера мудрене́е
- sabaha çıkmamak
- sabahlar hayrolsun! -
8 sabah
sabah Morgen m; morgens; Morgen-;sabah akşam jederzeit, ständig;sabah sabah früh morgens;sabah saat sekizde früh um acht;sabaha doğru (oder karşı) gegen Morgen;sabahı bulmak (oder etmek) nicht durchschlafen;sabahın köründe in aller Herrgottsfrühe;bu sabah heute Morgen;dün sabah gestern Morgen;yarın sabah morgen früh;sabahlar hayrolsun guten Morgen!
См. также в других словарях:
sabaha karşı — zf. Gecenin sabaha yakın zamanında … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşı — is. 1) Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor. H. E. Adıvar 2) Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabaha doğru — zf. Sabaha karşı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısmetsiz köpek, sabaha karşı uyuyakalır — Tanrı kendisine kısmet vermemiş olan yaratık, yararlanılacak şeyi elde etmek kolaylaştığı zaman, başka bir işle uğraştığı için, bundan yoksun kalır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
FECR-İ SÂDIK — Sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlık. Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider. Bu birinci aydınlığa fecr i kâzib denir. Sabah namazının vakti, fecr i sâdıkta başlar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
sabah — is., Ar. ṣabāḥ 1) Sabahleyin Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın. R. N. Güntekin 2) Sabah ezanı 3) Sabah namazı Sabahı kıldım. 4) zf. Güneşin doğduğu andan öğleye kadar geçen zaman Bütün ev işlerini sabah bitirdim.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabahçı kahvesi — is. 1) Sabaha kadar açık kalan kahve 2) Sabaha karşı açılan kahve … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceset — is., di, Ar. cesed Ölü beden, naaş Gece sabaha karşı, balıkçılar denizde bir ceset bulmuşlardı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
edat — is., dbl., Ar. edāt Tek başına anlamı olmayan, sonuna geldiği sözle cümledeki diğer kelimeler arasında ilişki kuran kelime türü, ilgeç: Ev gibi huzur köşesi olmaz. Çocuk sabaha karşı uyudu Birleşik Sözler edat grubu edat tümleci rabıt edatı … Çağatay Osmanlı Sözlük
görünme — is. Görünmek işi Sabaha karşı Sevgi odaya girdiğinde gelişini duydu ama uyur gibi görünmeyi doğru buldu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilişik — sf., ği 1) İliştirilmiş, eklenmiş, bağlanmış, merbut Dilekçeye ilişik olarak sunulan belge... 2) Bir şeyle ilgili, ilişkin, ait Listelere ilişik açıklama, sabaha karşı aldığı bir telgraf kadar şaşırtıcıydı. N. Cumalı 3) is. İlgi, bağlılık, ilişki … Çağatay Osmanlı Sözlük